Hepimiz tehlikedeyiz… Acil can aranıyor!

En iyi hayat da, en kötü hayat da aynı sonla biter.
Herkes ölür.
Oysa, mesele bütünüyle sonla alâkalı değil.
O sona nasıl vardığımız önemli.
İnsanları düşündüren daha çok sonları.
“Nasıl bir hayat? Diye düşünmekten çok, “Nasıl bir son?” çok daha meşgul ediyor insan aklını.
Hayatı tanımlarken, “Dün bitti, yarın henüz yaratılmadı, bugün var.” diyoruz.
Hayata karşı, hamaset edebiyatından başka bir şey değil bu.
Yarını düşünmek, yarını tasarlamak, yarını inşa etmek, yarına hükmetmek büyük dert.
Zavallı insan.
Zavallı biz.
Tutunacak bir dal arıyoruz hepimiz.
Güçlü, kavi ve düşmemize engel olacak bir dal.
Küçük bir çocukken, hangimiz birden bire anne ve babamızın, bir gün ölüvereceğini düşünüp korkuya düşürmedi yüreciğini?
Hangimiz o çocuk kalbiyle, öldüğünde, anneciğinin ve babacığının kendi acısıyla kalbinin kedere gark olacağını düşünüp, gizlice gözyaşı dökmedi?
Hangimiz sevdiklerimizin acısını görmek yerine, ölmeyi dilemedi?
Kim garanti bir hayat için çabalamıyor?
Garanti bir iş, garanti bir eş.
Garanti bir gelecek.
Sanki bütün her şeyin çaresi bunlarmış gibi.
Hiçbir şeyin garantisi yok.
Garanti uydurulmuş en saçma yalan. En büyük kandırmaca.
Bütün planlara iki düşünce baskın.
“Ya olursa, ya olmazsa.”
Ya olursa’yı tercih eden de doğru tercihi yapmış hissediyor kendisini, ya olmazsa’yı tercih eden de.
Saçmalık.
Daha iyi bir dünya hayali, bir başkasının kabusu oluyor.
İyiler kötülerin hışmına uğruyor. Muhterisler daha az muhterislerin.
Miskinler çalışkanların hışmına uğruyor.
Çocuklar büyüklerin, kadınlar erkeklerin ve bazen tam tersi.
Zayıflar güçlülerin hışmına uğruyor, mazlumlar zalimlerin.
Hayalperestler gerçekçilerin hışmına uğruyor.
Gerçekçiler hayalperestlerin.
Toplum, kendini önemli, sıra dışı, elit, aristokrat, bilgili, aydın ve özel hissedenlerin hışmına uğruyor.
İnsanlar, yeni, yaşanabilir, huzurlu, insanca bir hayat önerenlerin hışmına uğruyor.
İnsanlar kurtarıcılarının hışmına uğruyor.
İşçiler şeflerin, şefler müdürlerin, müdürler genel müdür yardımcılarının, genel müdür yardımcıları genel müdürlerin, genel müdürler patronların hışmına uğruyor.
Patronlar sermaye baronlarının.
Özetle bir hışımla olup bitiyor her şey.
Bir hışımla gelip geçiyor hayat.
Bütün bunların hepsi yeryüzünde birilerinin yüzünden oluyor.
Herkes yaşamak istiyor, birileri daha çok yaşamak…
Herkes rahat etmek istiyor, birileri daha çok rahat etmek…
Herkes bir ev istiyor, birileri daha çok ev…
Herkes para istiyor, birileri daha çok para…
Herkes özgür olmak istiyor, birileri daha çok özgür…
Herkes bir iş istiyor, birileri daha çok iş…
Herkes güçlü olmak istiyor, birileri daha çok güç…
Herkes barış istiyor, birileri daha çok barış…
Herkes demokrasi istiyor, birileri daha çok demokrasi…
Herkes canlı kalmak istiyor, birileri daha çok can…
Herkes devrim istiyor, oysa ‘Tek yol evrim!’
İstemek sıradan bir şeydir…
Önemli olan vermektir.

Acil can aranıyor!
Can suyu da olur